‘Jack Nicholson’ı kıskanıyordum’

19 Temmuz 2015

Klimayla buz gibi soğutulmuş röportaj odasına bıçkın bir delikanlı gibi girdi Michael Douglas. Ben henüz elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemezken buz mavisi gözleri ve o çarpık gülümsemesiyle selam verdi. Oscar ödüllü efsane oyuncunun üstünde keten, çok sade ama kesimi süper bir ceket-pantolon, gözlerinin ve bembeyaz saçlarının rengini ortaya çıkartan uçuk mavi bir gömlek vardı. Saçlar özenle geriye taranmıştı. Aşırı derecede yaşlanmış ama bir o kadar da karizmatikti -atlattığı dil kanserine rağmen… O karşımda otururken ilk 5 saniye acaba bir film mi izliyorum diye düşündüğümü itiraf etmeliyim. Ama az önce yanıma gelip kaybettiği annesi ile ilgili soru sormamamı söyleyen basın danışmanı arkada belirince film olmadığını anlıyorum. 70 yaşındaki oyuncu gerçek bir profesyonel olarak röportajları iptal etmemiş, Los Angeles’tan Londra’ya uçmuştu. Ve başlıyoruz konuşmaya.

Film süper. Daha önce hiç süper kahraman filminde sizi görmediğimizi fark ettim filmi izlerken.

Aslında hep istemiştim. Daha önce özel efektleri olan bir filmde oynamadım hiç. Eski dostlarım Danny De Vito ve Jack Nicholson’ı kıskanıyordum. Jack’i Joker’i oynadığı, Danny’yi Penguen’i oynadığı için. Bu çok farklı ve güzel bir deneyimdi, beni düşündükleri için çok mutluyum.

Filmde olduğunuzu ilk duyduğumda kötü karakteri canlandıracağınızı düşünmüştüm.

Evet biliyorum, kötü karakterlerle özdeşleştim ama Amerika başkanından sıradan insanlara kadar her rolden payımı aldım bugüne dek. Bana senaryoyu yolladıklarında doktor rolü basit gibi göründü ama aslında doktorun çok derin bir hikâyesi vardı. Senaryonun dışında çizgi romanlarda anlatılan, dünyayı daha iyi bir yer yapmaya çalışan bir doktorun hikâyesi. Okuması çok keyifliydi.

Filmin ana konusu dışında bir de “baba-kız sorunları” anlatılıyor…

Evet ama o sorunlar için bana senaryo vermelerine gerek yok. Bir telefon defteri verseler de olur. Marvel ailesine artık çok derin bir saygım var çünkü bu konuyu da oldukça iyi yansıttılar.

article-1314261-0B562EC9000005DC-180_634x503

Daha önceden rol arkadaşınız Paul Rudd ile tanışıyor muydunuz?

Evet, bana ilk söylediklerinde “Evet Rudd” dedim ama sonra gidip Google’a baktım. Sanırım son senelerde Anchorman filmini kaçırmışım. O filmle çok ünlü olmuş Paul. Marvel’in hep çok ilginç bir karakteroyuncu seçimi var. Paul bu rol için biçilmiş kaftandı. Bu rolü oynayacak kişinin keskin zekâlı, pratik ve esprili olması gerekliydi ki Paul öyle. Ona biraz daha fazla can alıcı replik verilmiş olmasını biraz kıskandım tabii.

Ama sizin de gayet can alıcı replikleriniz vardı filmde!

Evet öyle de benimkiler daha çok hikâyeyi anlatan açıklayıcı replikler. Kötü bir filmde başroldeki star olmaktansa iyi bir filmde küçük bir rolümün olmasını tercih ederim.

40 yıllık bir sinema geçmişiniz var. Prodüktörlük de yaptınız. Ant-Man, 30 yıl önce olsa sizin prodüktörlüğünü yapacağınız ve başroldeki süper kahramanı canlandıracağınız bir film gibi aslında…

Doğru. 30 yıl önce Starman filminin prodüktörlüğünü yapmıştım. Jeff Bridges başroldeydi ve o rolle Oscar’a aday olmuştu. Ben o filmde rol almamıştım çünkü filmin yönetmeni ve stüdyo benim oynamamı istememişti! Çünkü o zamana kadar sadece televizyon dizilerinde yer almıştım. O dönemde televizyon yıldızıyken sinemaya geçmek kolay değildi. Ben de prodüktör olarak sinemaya geçtim. Sonra filmlerde rol de aldım, Oscar ödülü de. O ayrı.

Ant-Man’in ilk sahnesinde gençliğinizi görüyoruz. O Michael Douglas’ı özlüyor musunuz?

O dönemler büyüleyiciydi. Beni gülümsetiyor o zamanı düşünmek.

Bu nostaljik bir gülümseme mi mutlu bir gülümseme mi?

Bu apayrı bir film olur! Bir adamın yaşlı halindeki aklıyla gençliğine gitmesini anlatan bir film. Tabii ki hepimiz zaman zaman geçmişe gitmek istiyoruz. Yaşadıklarımızı baştan yaşama şansı istiyoruz… İnsan başarıları kadar başarısızlıkları üstünde de durmalı.

Yolda insanlar sizi en çok hangi karakterinizle hatırlıyor?

Yaşlarına göre değişiyor. Televizyon dizilerinden en kötü filmlerime kadar her filmi hatırlayan çıkıyor.

Hayranların selfie çılgınlığı hakkında ne düşünüyorsunuz?(Aslında sormak istediğim “Bir selfie çekinebilir miyizzzz ama basın danışmanı en baştan buna da iznim olmadığını söylemişti.)

Herkesin ayrı bir merakı var işte… Ben en çok kariyerinin başındaki oyuncular için üzülüyorum selfie gibi gelişmelerden dolayı. Özel hayatları asla kalmadı. Bir hata yaptıkları anda her yerde duyuluyor, görülüyor. BBG evinde gibiyiz sürekli. Kocaman bir bilgi havuzunda yüzüyoruz. Sana karşılığında hiçbir şey vermeyen, bana vereceği paradan bahsetmiyorum, ne senin kurduğun vakfa ne de bir yardım kuruluşuna bağışta bulunmadan, gizlice çektiği yani çaldığı fotoğraflarla senin üzerinden para kazanan magazin dergileri her şeyi mahvediyor. Her şeyin bedeli var.

Çocuklarınız ne dedi?

Kızım ve oğlum da benimle Londra’da filmi izlemeye geldi. 14 yaşındaki oğlum, menajerim gibi. “Baba, beni dinle. Kesinlikle bu filmde olmalısın. Dışarda koskoca yeni bir nesil sinema izleyicisi senin kim olduğunu bilmiyor” dedi. Ben de “Bazısı belki biliyordur” dedim.

O neler izliyor?

Geçenlerde Breaking Bad dizinin bütün sezonlarını tek seferde izlediğini fark ettim ve “o yaştaki bir çocuk için uygun mu bu dizi” diye düşünmeden edemedim.

Geçtiğimiz dönemlerde sağlık sorunları yaşamıştınız…

Sağlık sorunlarımı atlattım, iyiyim.

Birkaç sene önce Türkiye’ye gelmiştiniz eşinizle…

Evet, Yunan adalarını gezerken Bodrum’a uğramıştık. Çok güzeldi. Yemekleri ve insanların içtenliğini unutamıyorum.

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s