Mert Tünay – 2013

Mert Tünay, Güzel adlı albümünün tanıtımı ve lansman konseriyle müziklerinden daha fazla konuşuldu. Oysa o senelerdir şarkılarını dinlediğimiz biri. “Bu kadar ünlüyle arkadaş olan adam kim” diye merak ediyorsanız, işte karşınızda cevabı

01 Haziran 2013

Geçen seneki One Love Müzik Festivali günlerinde sahne alan Yuck grubu ile İstiklal Caddesi’nde karşılaştık; grubu aldık, Kiki’ye gittik. Ben, kardeşim ve iki arkadaşımız. Arkadaşlarımızdan biri grubu çilingir sofrasında davet ederken ben de köşede grubun menajeri ile sohbet ediyorum. O sırada yanımıza biri yaklaşıyor ve bana “Seni tanıyorum, Heja Bozyel değil misin” diyor. Beni nereden tanıdığını anlamaya çalışırken adam ortadan kayboluyor… Sonra da sık sık karşılaştık, ortak onlarca arkadaşımız olduğunu gördük. Beni de o sayede tanıyormuş zaten. Ve fakat işin garip tarafı, asıl “tanınan” kişi o. İzlediğimiz onlarca reklamın, dinlediğimiz onlarca şarkının ardındaki, bolca Kristal Elma ödüllü isim. Olay tamamen ters gelişmiş, benim gidip “Seni tanıyorum” demem gerekliymiş…
Hikâyeyi bugüne sararsak, Mert hakkında “Albüm çıkarıyor” diye duymuştum ama detayları bilmiyordum. Sonra bir tanıtım videosu dolaşmaya başladı ortalıkta. Can Bonomo, Akasya Aslıtürkmen, Tuba Ünsal, Teoman, Beren Saat… Kimi ararsan var. Tuba Ünsal “O kısa çocuk mu” diye burun kıvırıyor, Can Bonomo “Hırsız o yahu” diyor, Teoman “Onun müziği bırakma yaşı gelmedi mi” diyor… Kendiyle böylesine dalga geçebilen bir insan olması, onlarca ödüllü olmasından daha çok saygı duyulacak bir durum gibi göründü bana, daha çok merak ettim şarkılarını.
Albüm çıkar çıkmaz röportaj istedim, ancak buluşabildik. Diyeceğim o ki müzik piyasasında yeni olmayan bir adam var karşınızda ve çok yetenekli, ciddi ciddi akıllı. Albümünü dinleyin, müziğini sevmeseniz de (pek mümkün değil ama) Twitter hesabını takip edin. Pişman olmayacaksınız.

Reklamcılık mı daha önce başladı müzisyenlik mi?

Reklamcı kategorisine sokulmaktan hiç hoşlanmıyorum. Reklamcı değilim, her zaman müzisyendim. Reklam müziği yapma kısmı da seni sıkıntıya sokmadan rahat yaşatacak kadar para kazanmanın yollarından biridir, ama bir yandan da çok streslidir.

Normalde siyasi görüşünü çok net belli eden müzisyenlerin bile yapmayacağı şeyler yapıyorsun. Web sitendeki mektup veya Twitter hesabında yazdıkların çok cesur… 

Kendi doğrularım var ve bunlar politik ve siyasi görüşler değil. Konuya tamamen “insani” yönde bakıyorum. Biber gazına da, Reyhanlı meselesine de hep insani tarafından bakıyorum. Bunları önceden de yazıyordum ama şimdi daha çok dikkat çekmeye başladı tabii. Taş’tan sonra özellikle arkadaşlarımın da desteğiyle daha çok dikkat çekti.

Taş adlı şarkının hikâyesi ne?

Yaklaşık 2 sene önce, bir gece evde otururken internette genç bir kadın gazetecinin yazdığı Hrant Dink’le ilgili çok güzel bir makale okudum. Çok etkilendim o yazıdan ve o gece yazdım bu şarkıyı. Ama Dink meselesi sadece çıkış noktasıydı, ona özel yazılmış bir şarkı değildi.

O zaman bu şarkıyı Mavi Pansiyon filmi için yapmadın…

Tamamen tesadüfen gelişti o olay. Tesadüfen görüp şarkıyı almalarını kendim teklif ettim. Hediyem olsun istedim. Çünkü arkasında büyük yapım şirketleri olan bir proje değil, tamamen bağımsız bir işti.

‘O MEŞHURLAR BENİM ARKADAŞIM’

Hem lansman hem albüm tanıtım videosu biraz magazinsel oldu… 
Bence öyle olmadı. Hem yaşım hem de yaptığım iş itibariyle etrafımda bir sürü başarılı ve tanınmış insan var ve onlar gerçekten benim arkadaşım. Dışarıdan bakınca “meşhurları toplamış ve reklam yapmaya çalışıyor” gibi görünüyor ama öyle değil. Lansman konserine gelen Kenan (Doğulu) benim kaç senelik arkadaşım, üstelik de bu işin yapımcısı.Tabii ki gelecek. Kenan gelince sevgilisi Beren (Saat) de gelecek. Mithat Can benim 10 senelik arkadaşım, sevgilisi Sarah da öyle. Ertesi gün gazetelerde, “Babylon’da soğuk rüzgârlar esti” başlıkları çıktı. Oluyor bunlar ne yapacaksın?

Bu yazılanlar yüzünden albümde ve tüm duruşunla söylemek istediğin şeylerin dışına çıkmış olmadın mı? 

Bu o kadar ince bir çizgi ki… Sadece 3-5 fazla insanın bakıp “Kimmiş bu herif” demesini sağlar. Buna tabii karşı değilim. Ama elimizden gediğince bir şeyler yapmışız, o kadar insan çıkıp orada şarkı söylemiş… Sonra o geceyi “Kenan’la eski sevgilisi konserde karşılaştı” diye yazınca istediğinizden farklı yönlere gidiyor ama bu biraz da gülü seven dikenine katlanır durumu.

Albüm tanıtım videosu nasıl ortaya çıktı? Kendinle her zaman bu kadar dalga geçen biri misin?

Her zaman her şeyle dalga geçerim. Hiç ciddi değilim. Yazdığım şarkılarda da fark edebilirsin bunu. O zaman daha çekilebilir oluyor hayat. 2-3 gün içinde yaptık, montajını bile ben yaptım. Eğlendik.

Eskiden işin hep arka tarafındayken şimdi önde olmak stres yaratıyor mu?

Aksine, bayılıyorum buna. Sahnede yatıp kalkayım, orada çok mutlu oluyorum.

Türkiye’de rock karışık

Albümünün prodüktörü Kenan Doğulu. Nasıldı onunla çalışmak?

Ben albümü hazırladım, götürdüm, Kenan hiç karışmadı. Ve karışmayarak aslında en çok şeyi o yaptı.

Peki ya pop müzikte tanıdığımız bir ismin albümünün prodüktörü olması, senin müziğin için de “pop” önyargısı yaratsaydı?

Hani öyle kalıplar var ya; “Çılgın rock’çı”, “seksi popçu” gibi… Seçmek mecburiyetinde olsaydım “rock’çı” denmesindense “popçu” denmesini tercih ederim. Çünkü diğer türlü bu işi çok iyi yapan arkadaşlarıma saygısızlık olur. Rock müzik çok uzun zamandır, Beatles’tan başlayarak dünyayı değiştiren çok ciddi, altı dolu bir kavramdır. Sadece bir müzik kategorisi değildir. Bir tavrı temsil eder ama Türkiye’de rock denince o kadar karma karışık oluyor ki her şey… Boynuna elektrikli gitar takıp poz veren herkes rock’çı oluyor. Bu çok şekil-şemalle algılanır oldu. Elde gitarlar sert sert bakarak eskimiş duvarlı bir fabrikada ya da rüzgârlı ovada poz kesiyorsun, ama şarkıları koyup dinleyince “aman yar yandım yar”, e zaten o elinde tuttuğun gitarın sesi de duyulmuyor albümde, öyle rock’çı olacağıma popçu olurum daha iyi. Sıfatın ne olduğu pek de önemli değil benim için. Müzisyenim.

‘Garip şeyler istemiyorum’

Eleştirilerin var. Ülkeyle ilgili derdin ne? 

Adamı eleştiri ilerletir, düşünmüyorsan oturup düşünmene sebep olur. Ben sadece bir vatandaş olarak özgür ve huzurlu hissetmek istiyorum. Tarihi sinemalar AVM yapılmak için yıkılmasın, hamile kadının üstüne biber gazı sıkılmasın, polis daha eğitimli ve uzlaşma yanlısı olsun… Saygı sınırları içinde kalmak şartıyla herkesi çekinmeden eleştirebilelim, tartışabilelim istiyorum. Çok garip şeyler istediğimi sanmıyorum.

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s