Korkuyorum. ‘O da mı blogger oldu?’ denmesinden ya da ‘Yazacak yer bulamamış mı hmmm’ diyerek dudak bükülmesinden. İçtenlikle kurduğum cümlelerin silah olarak dönmesinden, dalga geçilmesinden, fark etmeden imla hataları yapmaktan, ukalalık yapmaktan, yanlış anlaşılmaktan, yanlış yapmaktan korkuyorum.
Daha önce bilmediğim bir duygu korku. Kaykaydan kaymaktan korkardım. Sıçrayarak geçilecek yerlerde düşmekten korkardım. Bisiklet sürerken araba çarpmasından, hamam böceklerinden, yaşlanınca elden ayaktan kesilmekten korkardım ama yeni bir işe başlamaktan hele ki yazmaktan hiç korkmazdım. Mangal yürekli derdi beden eğitimi hocam bana. Yürek yemiş derlerdi. ‘Nasıl hiç çekinmeden gidip insanlarla konuşuyorsun?’ derdi arkadaşlarım. Otomobil yarışçısı olmak isterdim. Fiziksel güç isteyen sporlar bana göre değil. Dünyanın her şehrini gezip insanların hikayelerini dinlemek, kaldırımlarda oturup gelen geçeni izlemek isterdim. Fotoğraf çekmek, insanların yüzlerindeki duyguları yakalamak isterdim. Basketbol topunu işaret parmağımın üstünde çevirebilmek, patenci olmak, amuda kalkabilmek, şeker yemeden yaşayabilmek, makarnayı ve pizzayı sevmemek isterdim. Üzgün çocukları mutlu etmek isterdim.
Ama yazmaktan korkmayı istemezdim.
Korkumdan daha büyükmüş yazma isteği.
Çok şükür.
Yazıyorum.