**Burada anlattığım Star Wars Son Jedi Oyuncuları ve Yönetmeni hatta droidler ile video röportajımı şuradan izleyebilirsiniz (Altyazılı🙂 Malalesef biraz sinir bozucu şekilde yapılmış montaj. aralarda uzun beklemeler falan ama sonuna kadar dayanırsanız gülebilirsiniz 🙂) (bazı yerlerde ne fena saçmalamışım almost yerine already demeler falan ama Türkçe konuşsam bile ancak bu kadar olurdu o heyecanla) **
Yemin ederim ki kalp krizi geçirecektim. Panikten, heyecandan ve koşmaktan. Leicester Square’da kurulan küçük Noel Pazarı’na bakan otel odamda bir o tarafa bir bu taraf volta atıp ışıkların güzelliğini izlerken uykumun gelmesini bekliyor ve soracağım soruların üstünden geçiyordum. Ah keşke bir de kiminle saat kaçta görüşeceğimi, kimin kiminle karşıma oturacağını bilebilseydim. Ama maalesef oldukça detaylı planlanmış bu film basın etkinliğinde sanatçıların programlarının yoğunluğundan kaynaklı belirsizlikler vardı. Bunları düşünerek nihayet uyumayı başardığımda saat 5 olmuştu. Gözümü açtığımda ise 7’yi biraz geçiyordu. Duş, telefon/mail kontrolü derken bilgisayarın başına oturdum ve gönül rahatlığıyla çalışmaya başladım. Bana röportajların öğlen 12.30 civarı başlayacağı söylenmişti. Saat henüz 10.30’du. 2-3 satır yazdım yazmadım telefonum çaldı.
“Heja, geliyor musun?” dedi karşımdaki İngiliz. “Evet 12’de orada olacağım” dedim. “Biz seni 9.30’da bekliyorduk. 9.50’den itibaren kayda alacaktık” dedi karşıdaki ve bende ses gitti. Bir an nefes alamadım. “Önemli değil, bekliyoruz, hiç sorun yok” diye yatıştırmaya çalıştı telefonun diğer ucundaki kişi beni. Başka ülkelerle de aynı yanlış anlaşılma yaşanmıştı ve zaten programda büyük değişiklikler olmuştu. Telefonu panikle kapadım, üstümü değişmeye başladım -çekimde giyeceğim asıl kıyafet henüz hazır değildi. Makyajımı bir çocuğun Barbie bebeğini boyaması kadar beceriksiz ve aceleyle yaptım.
PAPATYA GİBİ DEĞİLSİN DAISY
** Kaçıranlar için Daisy Ridley ile canlı yayın röportajımız şu linkte: https://www.facebook.com/HurriyetKelebek/videos/1810312275648009/ **
Yarım saat sonra röportaj alanındaydım. Çantamı bırakmamla canlı yayına alınmam bir oldu. Daha önceden 6 dakikam olacağı söylenmişti, gayet yeterli bir süreydi ama yayın öncesi tüm röportajların 3 dakikaya düşürüldüğü bilgisi geldi. Derken kısa tanışma faslı geçti, mikrofonum takıldı, yerime geçtim. Daisy Ridley tanıştığım en kibirli ünlüler sıralamasında tahta oturmak üzereydi ki 3-2-1 kayıt dendi.
“Kamera önünde elini kolunu çok sallayarak konuşma” dediğini hatırladım Sine’nin (Büyüka). “Dik oturmazsan 10 kilo şişman görünürsün” demişti Birsen de (Birdir). Oturuşumu düzelttim. Elimi-kolumu çok oynatmama konusunda pek başarılı değildim çünkü Akdenizliyim.
Soğuk bakışlı -isminin aksine- Daisy (Papatya demek) ilk soruyu çok klişe buldu, “Rey karakterini canlandırmanın en zor yanı neydi?” diye sormuştum. “Farklı bir cevap vermeye çalışayım” dedi ve devam etti “Zannedersem yeni kişilerle tanışmak ve çalışmak. 6 ay boyunca Mark (Hamill) ve Rian (Johnson) ile birlikte çekim yapacaktık ve ikisini de tanımıyordum. Daha önce tanımadığın kişilerle çalışmak gergin bir durum olabiliyor. Bir yandan da iyi bir iş çıkarmak istiyorsun. Mark çok uzun zamandır bu rolde, Rian çok uzun zamandır çalışıyor ve ben de muhabbete dahil olmaya çalışıyordum.” İkinci sorumu daha çok sevdiğini tahmin ediyorum; “Henüz 25 yaşındasın ve şimdiden sinemada kadının gücünün çıtasını yükselttin. Bundan sonra gücün (Star Wars’daki malum güç) kadınların yanında olacağını düşünüyor musun?” Aslında onun da işi zordu, çalışmadığı yerden soru gelince zekasını kullanmak zorundaydı. “Güç zaten hep kadınların yanındaydı” dedi. “Sadece insanların bunu anlaması biraz zaman aldı” dedi. Son olarak kısıtlı vaktimizde Daisy’nin favori droid’ini sordum. Cevabı BB-8’di. Çünkü daha cana yakınmış BB-8. Ancak yeni neslin Star Wars’u devraldığının küçük bir ispatından başka bir şey değildi sanki bu cevap.
STAR WARS’UN SONU MU GELDİ? *DİKKAT BU BÖLÜM SPOILER İÇERİR*
Yeni neslin Star Wars’a taze kan getirdiği, heyecanı başka boyuta taşıdığı bir gerçek. Ancak aynı zamanda bu, geçmişle vedalaşmak da demek oluyor. Eski ekipten geriye kalan son karakterlerin akıbeti belirsiz. Luke Skywalker bundan sonra Yoda gibi bilge bir hayalet mi olacak? (Ölen Jedilar hayalet mi olur sahi?) Yoksa Han Solo gibi efsanevi bir anı mı? Peki artık Carrie Fisher hayatta olmadığına göre IX. filmde Prenses/Komutan Leia’nın ölüşünü mü izleyeceğiz? Malum, bu filmde Fisher’ın sahneleri diğerlerinden erken çekilmişti ve bu sayede filmdeydi. Sanki az zamanının kaldığı biliniyormuş gibi. Gerçi daha önceden The Force Awakens’da artık hayatta olmayan oyuncuların bilgisayar yardımı ile canlandırılıp kısa sahnelerde yer aldıklarına şahit olmuştuk.
Tüm bunlar bir sonraki Star Wars’un vereceği cevaplar. Biz önce şimdikini sindirelim. Yepyeni bir hikaye, yepyeni bir umut, (ki o umut da aslında Luke Skywalker) yeni aşklar hatta pembe dizilerdeki kadar karmaşık aşklar, etnik kültür çeşitliliği, daha fazla kadın karakter ve yepyeni uzaylılar bu bölümün bize getirdikleri. Artık 3CPO bile zavallı bir rolde! R2D2 ise Luke yokken kendini kapattığına göre şimdi ne yapacak kim bilir?
Filmin dili de Amerikan kahraman filmlerine yaklaşmış çok hafiften. Dövüş sırasında fazla konuşmak, espri yapmak ne Han Solo’nun işiydi ne de Jediların. Espriler daha doğaldı eski filmlerde. Bardakta titreyen çayın Jurassic Park’ı anımsatması, Kylo Ren ve Rey’in sahnelerinin Harry Potter ve Voldemort gibi durması derken ortada “Star Wars olan ama olmayan” bir film var. Hayır kötü bir Star Wars filmi olduğunu sanmayın sakın! Bunlar sadece detaylar. Film, çok çok çok iyi kurgulanmış ve fena halde başarılı.
Bu nedenlerle filmin hem yeninin başlangıcı olduğu vurgusu hem de eski filmlerin aksine bir üçlemeden bağımsız tek filmi hissi yaratması oldukça normal. Tıpkı sizin eskiden yaşadığınız evde başkalarının yaşaması gibi bir durum.
Ancak bunu en iyi Mark Hamill ifade etti basın toplantısında: (Toplantı boyunca uyuduğu halde) “Eskiden en iyi ışın kılıcı kullanan bendim şimdi yanımdaki bu kız. (Daisy’den bahsediyor) En cesur bendim, şimdi Finn. Bana niye soru soruyorsunuz ki?” Sonradan özel sohbetimizde ise “Şu an hala Tokyo saatindeyim. Jetlag beni yordu. Bir de böyle film tanıtımı süreçlerinde sadece basın toplantılarında uyuyabiliyorum” dedi ve toplantıdaki huysuzluğunun sebebini açıkladı. Ancak yeni oyuncaklar arasında eskimiş bir bebek gibi durduğu ve bunun muhtemelen egosunu biraz zedelediği de aşikar.
MARK HAMILL’DEN POLİTİKACI OLUR MU?
Obama’nın idollerinden biri olduğunu söyleyen Hamill, “İnsanların iyi olduğuna inanmak istiyorum. Irkçılığın, nefretin öğrenilen davranışlar olduğunu düşünüyorum. Star Wars’un da bu kadar çok sevilmesinin sebeplerinden biri bence sert gerçeklerden kaçmanı sağlaması. Hayatında, okulda, işinde, evliliğinde bir sorunun varsa Star Wars izleyip bunları kısa süreliğine unutabilirsin. Eğer hayatının kötü gittiğini düşünüyorsan bir de filmdeki insanların yaşadıklarına bak, kendini iyi hissedeceksin.” Daha önceki röportajımızda (10 Aralık tarihli Hürriyet Pazar’da yayımlanan şu röportaj) filmle ilgili soruları cevaplarken spoiler vermeme konusunda gayet iyi olduğunu söylediğimde, konu politikaya uzandı çünkü Hamill, “Soruları bu kadar iyi geçiştirebiliyorsam belki de politikaya girmeliyim çünkü politikacıların hepsinin sahip olduğu bir yetenek soruları geçiştirmek” dediği zaman topu dışarı atamazdım. “Size politikada ihtiyacımız var” dedim ve o da açıldı: “Evet, insanlar neden Başkanlık için aday olmuyorsun diye soruyor ben de o kadar param yok diyorum. Ama bu sadece geçiştirmek için verdiğim cevap. Doğrusu, herhangi bir ülkenin başkanı olmak çok büyük bir sorumluluk. Daha da ötesi ‘Bu ülkeyi ben yönetmeliyim’ diyebilmek için büyük bir ego gerekli. Dünyadaki onca harika insan arasında ‘ben’ yönetmeliyim. Bu ego bende yok.” Politikacı olarak ya da oyuncu olarak hiç fark etmez dünyanın ona ihtiyacı olduğu kesin ve bunun en büyük sebebi de zaten o egoya sahip olmaması. Birbirimize “Güç seninle olsun” dedikten sonra odadan çıkarıldım ve yönetmen Rian Johnson’ın olduğu odaya götürüldüm. Ama ben odadan tam çıkarken Mark seslendi ve “I love your smile-Gülümsemeni sevdim” dedi. Hah, bir daha kim suratımın asılmasına sebep olabilir ki! (Keşke bu da kayıtlarda olsaydı, her sabah açıp izlerdim.)
‘STAR WARS HAYRANLARININ HER BİRİNİN AYRI İSTEKLERİ VAR’
Rian Johnson çekime başlamadan önce fotoğrafımı çekti. Belki bir sonraki filmde ben de olurum! Hayaller Star Wars gerçekler röportaj deşifresi. Johnson bir süreliğine sosyal medyaya bakmamaya çalışıyormuş çünkü bunun şu an için biraz yorucu olduğunu söylüyor. Haksız da değil. Harry Potter nesline hitap eden bir Star Wars filmi yapmanın onun filme bakışını nasıl değiştirdiğini, izleyiciden etkilenip etkilenmediğini sorduğumda “İnsanların Star Wars’u izlemesinin onlara daha önce olmayan bir şeyi vermesinden kaynaklandığını düşünmüyorum” dedi. “Hikayenin anlatımı, karakterler ve tüm bunların içindeki eğlence izleyiciyi çekiyor” diyor. “Bu eğlencenin bir kısmı uzay gemilerinden, büyük kısmı Han Solo ve Prenses Leaia’dan, ışın kılıçlarının birbirine çarpmasından doğuyor.” Haksız da değil. Eski Star Wars hayranları ile yeniler arasında fark var mı diye sorduğumda ise “Eminim vardır ama zaten her bir fan ötekinden farklı. Herkesin bitmeyen bir istek listesi var ve sonunda herkesi tek tek memnun edemeyeceğini anlıyorsun” diyor gayet sakin bir şekilde. Sonraki filmle ilgili herhangi bir fikri olup olmadığını, Luke veya Leia’nın akıbeti hakkında bir şey bilip bilmediğini soruyorum cevap alamayacağımı bilsem de. “Ben kendi bölümümü bitirdim ve her şeyi JJ Abrams’a teslim ettim. Şimdi o yazıyor.” dedi. Teşekkür edip çıktım, bir sonraki filmde JJ Abrams’la da yeniden röportaj yapabilmeyi umarak. (Daha evvel Star Trek filmi için yapmıştım.)
ANDY SERKIS VE BENİM PATAVATSIZLIĞIM
Andy Serkis’in bulunduğu odaya alındığımda röportajı sadece onunla yapmayacağımı yanında Domnhall Gleeson bulunduğunu görüyorum. 4 dakika vaktim var ve karşımda Harry Potter’dan tanıdığımız Domnhall Gleeson ve efsanelerin efsanesi Andy Serkis var. Kaç 4 dakika yeter ki? Andy Serkis ile daha evvel Hobbit filmi için sohbet ettiğimizde o kadar akıcı ve tatlı konuşmuştu ki ben de onunla olacak 4 dakikayı stresten uzak geçireceğimi umuyordum. Tabii evdeki hesap çekime uymadı. Adını söylemesi bile çok zor olan ve fazlaca çekingen olan Domnhall’ın Star Wars’daki rolünü neredeyse geri çevirdiğini okumuştum bir gazetede. Bunu sorarak başladım “Hayır bu doğru değil çünkü Star Wars’da yer almanın hayatını değiştireceğini duymuştum. Ayrıca tek bir film için imza atmıyorsun olduğu zaman. Bu nedenle biraz korkuyordum ama sonra senaryoyu okudum ve JJ ile tanıştım ve yapmam gerektiğini anladım.” En ünlü olduğu karakterlerinde hep insandan farklı bir yaratığı canlandıran, Star Wars’da da karanlık güçlerin başındaki Snoke’u oynayan Andy Serkis’e ekranda kendini insan formunda görmeyi özleyip özlemediğini sordum. “Hayır özlemiyorum. Zaman zaman insan şeklinde de oynadığım oluyor. Ayrıca teknolojinin sağladığı inanılmaz imkanları kullanarak bu değişik karakterlere hayat vermeyi de seviyorum” dedi. Andy eskiden de Star Wars fanıymış. The Empire Strikes Back ise trilojide en sevdiğim filmmiş. Domnhall ise yaşıtlarının çoğu gibi The Force Awakens’da oynayana kadar orijinal trilojiyi hiç izlememiş! Şimdi ise Obi-Wan’ı oynamış olmayı isteyeceğini söylüyor. Andy Serkis ise Han Solo olmak istermiş. Jar Jar demediğine göre bence insan formunda olmayı özlemediği bir yalan! Sizce?
BENICIO DEL TORO MU KADİR İNANIR MI?
Günün sonuna doğru bana bir rahatlama hasıl olsa da ünlüler yorulmuşlardı. Belki bu nedenle Benicio del Toro beklediğimden çok kısa cevaplar veriyordu diyeceğim ama bunu üstüme alınmamam gerektiğini sonradan öğrendim. Diğer gazetecilerin hepsi aynı sorunu yaşamış. Bir de bu aşırı karizmatik adamın karşısına geçip gözlerine bakmak da zormuş diyeceğim ama yakışıklılığı ile Kadir İnanırvari takım elbisesi, serçe parmağı yüzüğü gömleğinin pırlanta düğmesi ve ağır abi tavrı derken benim kafam dağıldı ve günün yorgunluğu üstüme çöktü. Kelimeleri toplamakta zorlandım. Filmde en beklenmedik hikaye onun yani anlamını kimsenin bilmediği DJ karakterinin hikayesi. Senaryoyu okurken bunun geleceğini tahmin etti mi diye sordum önce. “Hayır” dedi, “Ama ‘parayı alıp kaçtı’ gibi bir hikaye olmamasına sevindim. Küçük ama eğlenceli bir roldü. Rian Johnson çok iyi iş çıkardı.” Filmin umudun yitirildiği bir zamanda geçmesinden dolayı (Tanıdık mı geldi?) ona göre umutsuzluğun mu yoksa eskiden Yoda’nın söylediği gibi korkunun mu insanlığa en büyük zararı vereceğini sordum. “Önce korku sonra inançsızlık gelir sanırsam” dedi. “Korku diyebilirim ama ikisi de kötü.” Bu arada İngiliz gazeteleri Prens William ve Prens Harry’nin Star Wars seti ziyaretlerini olay haline getirmelerinden dolayı her yerde bununla ilgili haberler dolaşıyor. Bunlardan en ilginci prenslerden birinin Benicio’nun kalçasına şaka yollu şaplak attığı yönünde. Ben de kibar bir şekilde bunu sordum. “Prenslerin sizi çok sevdiği doğru mu” dedim. “Ne yapabilirim ki benim hayranlarım” dedi esprili bri şekilde. İşte tam o anda az daha her şeyi unutup “What can I do sometimes” demek istiyorsunuz yani çıkıyordu ağzımdan. Zor engelledim, “What can you do” (Ne yapabilirsiniz işte) dedim.
DEVAMI VİDEOLARDA
6 saat süren maratonda bu sayfadaki isimlerden çok daha fazlası var: Game of Thrones’dan tanıdığımız Gwendoline Christie, en son Big Little Lies ile karşımıza çıkan Laura Dern, Carrie Fisher’la şarkı söylediğini anlatan Oscar Isaac, küçükken ailesinin durumu iyi olmadığı için ışın kılıcı alamayan ama hamburgerlerle verilen ücretsiz Star Wars figürleriyle oynadığını anlatan süper enerjik John Boyega, röportaj öncesi pırıltılı ayakkabıları ve bir gece önceki partinin yarattığı akşamdan kalmalık hali hakkında muhabbet ettiğimiz, filmin en yeni ismi Kelly Marie Tran ve hatta BB-8 ile R2D2 var. Hepsini hurriyet.com.tr ve Hurriyet Kelebek Facebook sayfasındaki özel röportajlarda izleyebilirsiniz. Maalesef kızların hayran olduğu Adam Driver kırmızı halı törenine katıldığı halde programının yoğunluğundan dolayı röportaj vermedi. Belki bir sonraki o da bu sayfalarda olur, kim bilir!