Günlerdir haberleri ve tepkileri içimde büyük bir öfke, bolca tiksinme, biraz acıma ve seline kapılmamaya çalıştığım bir üzüntü ile izliyorum. Bergüzar Korel dışında kimseden bu konuda sıradan olandan öte bir tepki gelmemesine şaşırmadım tabii. Hashtagler, üzüntülü emojiler, çözüm önermeyen yazılar… Bir tek Bergüzar Korel olması gerekeni söyledi. Ancak onun da atladığı bir nokta vardı ne yazık ki… O noktayı açıklayabilmek için de çok derin bir nefes almam ve tüm cesaretimi toplamam gerekiyor.
Çünkü içimdeki en karanlık odaları açmam demek bunları anlatmak. Ben iyi eğitim almış bir anne-babanın en büyük çocuğuyum. Oldukça saygın bir anne-baba. Hele ki babam. Yaşadığı şehirde onu tanımayan, saygı duymayan yoktur. Ama bu, küçük bir çocuk olduğunuz zaman, sizi dışarıdaki insanlardan korumaya yetmiyor.
Çocuksanız, taciz illa canınızı yakacak, size kendinizi çok kötü hissettirecek bir durum olmayabilir. Pedofilinin de dereceleri var. Evet pedofili. Her şeyden önce pedofilinin varlığını kabul etmekle başlayalım. Küçük bir dokunuş, okşama, şefkat dolu gibi görünen bir temas da bir pedofili davranışı ve taciz olabilir. Tanıdığım neredeyse herkesin başından benimkine benzer şeyler geçmiş. Henüz çok ama çok küçük olduğu yaşlarda, kuzenlerden, komşulardan ya da esnaftan birileri tarafından tacize uğramış. Sırayla saymamı isterseniz, komşumuzun oğlu, en yakın arkadaşımın dedesi, ilkokulda üst sınıftan bir çocuk, yazlıkta birinin dedesi hepsi benzer şeyleri yaşattı bana. Biraz büyüyünce Sokaktaki sözlü tacizleri, ellemeleri saymıyorum. Onlar orta okula başladıktan sonra günlük meselelerdi. Yolda yürümek demek, bir bilgisayar oyununda mayınlardan kaçarak yürümeye çalışmak gibiydi. Ama daha öncesinde çocukluğun en saf halindeki o neyin ne olduğunu anlamadığım zamanlardaki ‘dokunuşlar’ vardı. En yakınlarımızdan gelen. Etkileri hala daha üzerimde olan. Kendimi bu tür durumlardan korumam gerektiği öğretilmişti bana. Annem ve rahmetli anneannem, açık bir şekilde, -tıpkı Bergüzar Korel’in söylediği gibi- ‘özel bölgelerime dokunulmayacağı’nı öğretmişlerdi. O nedenle belki de başıma gelebilecek daha çirkin şeylerden annem ve anneannemin verdiği eğitim sayesinde kurtulmuştum.
Bu olayları hafif travmalarla atlatmış olmam içimde hep bir soru işareti kalmasına engel değildi. O soru işaretinin ne olduğunu tam çözememiştim bunca senedir. Korel’in videosunu izlerken aniden sorunun ne olduğu kafama dank etti: Bana bir şey yapılmasına izin vermeyeyim, sessiz kalmayayım tamam ama kime söyleyeyim? Kimden yardım isteyeyim?
Annemden mi? Zavallı annem ne yapsın? Uykuları kaçıp beni korumak için evden çıkarmamak dışında ne yapsın? Babama mı söyleyelim? Haha. Ben aile içi şiddetin en ağırını yaşadım. Babama gidip boğazım kuruyarak, midem yanarak söyleyeyim de babam yine beni ve annemi mi suçlasın? Ben küçücük yaşımda kısa etek giymesem adam da onu yapmazmış diyerek yine bana mı küfretsin? Çocuk aklıyla düşünürsek; en sevdiğim etekten de mi olayım zaten yaşlı dedelere güvenimden olmuşken? Polise mi anlatayım? Polise ‘babam annemi öldürüyor’ dediğimde daha 8 yaşındayken polis, ‘evine git aile içinde kavga olur’ demişti gülerek. Daha annemi koruyamayan polis beni mi koruyacak? Koruyacak olsa 5 yaşındaki çocuğa hallenme cesareti mi olur 80’lik dedelerin? Hem o dedeler, abiler, komşular da bunları bilmiyor mu? ‘Bu çocuk birine bir şey söylemeye korkar, utanır’ diye düşünmeseler bunları yapabilirler mi? Sizlere mi anlatayım? Anlatayım da şu anki gibi yüzünüzde şaşkınlık ve acıma ifadesi mi oluşsun?
Aile içi şiddetten, baba öfkesinden korkan tek çocuk ben değilim. Baban bile seni korumuyorsa başkası niye korusun? Devlet baba çalıştırılan, evlendirilen, ezilen, aç kalan çocukları korumuyorsa polis niye korusun? Ve bunlardan dolayı çaresizlik içinde kalan kişiler, içlerinde büyüyen öfke ve değersizlik duygusuyla yine yanlış eğitilmiş çocuklar yetiştirmesin de ne yapsın?
Ben bu ülkenin azınlıklarından biriyim. Sadece etnik kimlik anlamında değil. Şu an bunları size anlatabilen bir kadın olarak, ben bir azınlığım. Ama ben bu topraklarda büyümüş, başına çocukken veya büyüdüğünde taciz vakaları gelmiş milyonlarca kadından biriyim. ‘Ya beteri olsaydı, çok şükür’ demiş binlerceden biriyim. ‘Konu-komşu ne der, baban bizi öldürür, rezil oluruz’ diyerek susan-susturulan milyonlarca milyonlarca çocuktan sadece biri.
Bu konuların konuşulması için 3-4 yaşlarındaki bir yavrunun karnından sperm temizlenmesi gerekmiyordu. O yavrunun annesi sadece üzüntüden mi intihar etmeye kalktı dersiniz?
Bergüzar Hanım, çocuklara susmamanın öğretilmesi yeterli değil. ‘İnsanların yüzüne nasıl bakacağım’ sorusu var ya, o soruyu sorması gerekenin mağdurun ya da ailesinin olmadığı öğretilmeli önce. Bundan utanacak olan ancak tacizi yapan kişi olabilir ama maalesef o da akli melekeleri yerinde olmadığı için (Bkz. Pedofili) bundan pek de utanç duymasını bekleyemeyiz. Ayrıca malumunuz, 12 yaşındaki çocuğun 90 yaşındaki adamlığındanutanasıcadedeyle evlendirildiği, okullarda, yetimhanelerde yaşanan rezilliklerin örtbas edildiği, aile içinde cinsel eğitimin verilmediği topraklarda yaşıyoruz.
Ama ÇOK DAHA ÖNEMLİ başka bir şey var: Çocukların korkmadan, çekinmeden, güvenerek yardım alabilecekleri bir yer oluşturulması. Keşke Korel bir vakıfla, dernekle (Mesela Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği) anlaşsa ve tacize uğrayanlar için ücretsiz bir yardım hattı kurulsa. Ben bile durumu aileme anlatamazken keşke arayabileceğim; yardım alabileceğim, beni koruyacağını bildiğim bir yer olsaydı. Masal dinlemek için aradığım telefon numarası gibi arayabilseydim orayı güvenle. Ülkedeki bütün okullara ilk-orta-lise tek tek gidilse ve eğitim verilse. Öğretmenler de eğitilse. Çünkü böyle durumlarda öğretmenlerin de tam manasıyla apışıp kaldığına şahidim. Çünkü her çocuk Korel-Ergenç ailesi gibi rahatsız edici olabilecek konuşmaları yapabilecek olgunlukta değil.
Hadım, cezalandırma gibi olayı olduktan sonra cezalandırma meselelerinden önce çocukların güvenliği sağlansa, çocukların sessiz kalmaması garanti altına alınsa daha iyi olmaz mı?
Böylece şu hashtagleri de belki #susmayalnızdeğilsin şeklinde değiştirebiliriz.
Sayın Bergüzar Hanım, bu dünyada en çok ailesinden korkan çocuklar da var. O nedenle içtenliği ve doğruluğu asla sorgulanamaz sözlerinizin eksik olduğunu naçizane deneyimlerime dayanarak anlatmak istedim size.
Size anlatırken belki başkaları da duyar ve birileri harekete geçer dedim. Ben de böyle bir hareketin içinde yer almaktan, sonuna kadar tüm gücümle yardım etmekten gurur duyarım. Ama tek umudum, bir başka yavrunun haberlerini okumadan harekete geçilmesi. Hazır içimiz acı ve öfke doluyken internette kendi aramızda protesto ettiğimizle kalmayalım bu defa… Sizin çocuklarınız çok şanslı. Anne ve babaları sonuna dek ve koşulsuz olarak arkalarında.
Keşke her çocuk böyle şanslı olsa.